Hasan Pehlivan ile Kütüphaneler Üzerine

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi eski çalışanlarından Hasan Pehlivan (https://www.linkedin.com/in/hasanpehlivan87?authType=NAME_SEARCH&authToken=-BBI) ile 4 Hazitan 2016 Cumartesi günü kütüphaneler üzerine sohbetimiz: Keyifli okumalar 🙂

Kevser Bayraktar (KB): İlk kütüphane deneyiminizi öğrenebilir miyim? Nerede yaşıyordunuz? Niçin gitmiştiniz?

Hasan Pehlivan (HP): Elbette ilköğretim ve lise yıllarımda çeşitli vesileler ile gerek tanıtım gerekse de 1-2 kitap almak için okul kütüphanesi veya semt kütüphanelerine uğramışlığım vardı. Ancak ilk ciddi kütüphane deneyimim bundan 12 yıl önce İzmir Milli Kütüphanesi’ne gidişimle gerçekleşmiştir ve belki de hayatımın dönüm noktalarından birisidir. Lise 2. sınıf öğrencisiyken, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin düzenlediği Türkiye Liseler Arası Tarih Yazma Yarışması’na katılmıştım ve projemi hazırlamak için hemen hemen her gün İzmir Milli Kütüphane’ye gidiyor ve araştırma yapıyordum. Orada hazırladığım proje ile yarışmada birinciliği kazandım ve %100 karşılıksız eğitim bursu kazanarak üniversite eğitimi için İstanbul’a geldim.

 

KB: Unutamadığınız bir ya da birkaç tane kütüphane anınızı paylaşabilir misiniz?

İlk kütüphane anım hiç şüphesiz katılmış olduğum yarışma için proje hazırladığım İzmir Milli Kütüphane’deydi. Şimdiki gibi elektronik katalog arama motorları mevcut olmadığı için, sıralı bir şekilde yazılmış kartlardan aradığınız kitabı bulmanız gerekiyordu. Eğer ihtiyacınız olan kitabın olduğu kart rafında başka birisi çalışıyor ise, o kişinin işini bitirmesini beklemeniz gerekmekteydi. Projenin teslim tarihine 2 gün kalmıştı ve ben son bir bölüm için İzmir Milli Kütüphane’de bulunan eski bir kitabı kullanmam gerekiyordu. Kitabın yerini gösteren ve görevliye yer numarasını söylemem gereken raf yaşlı bir adamın elindeydi ve çok ağır hareket ediyordu. 10,20,30 dakika derken, amcanın işinin uzun süreceğini düşünerek yemek arası vermiştim. Geri geldiğimde amca hâlâ aynı raf ile ilgileniyordu. En sonunda dayanamadım ve “afedersiniz, işiniz daha uzun mu?” diye sordum. Gayet sert ve sinirli bir şekilde, “sıranızı bekleyin lütfen, çalışıyoruz” cevabını aldım. Benim de sinirim bozulmuştu ve sinirli bir şekilde beklemeye başladım. Hiç abartmıyorum, yemek arası sonrasında tam 2 saat 20 dakika amcanın kitap seçmesini bekledim. Artık kütüphanenin kapanma vakti yaklaşmıştı ve benim de sabrım taştı. İşi bitecek gibi görünmeyen amcanın elindeki rafı “müsaadenizle” diyerek sert bir şekilde aldım, bulmam gereken kitabı aradım, 3-4 dakika içerisinde buldum ve rafı amcaya geri vermek yerine tekrardan yerine koydum. Bu sert tepkim karşısında neye uğradığını şaşıran yaşlı amca, beni kütüphane yetkilisine şikayet etti. Görevli bana geldiğinde durumu anlattım. Görevli benimle birlikte amcanın yanına gitti ve olayı sordu. Yaşlı amcanın verdiği uzun cevap hâlâ aklımdadır: – “Şey evladım ben öyle ismi güzel olan okumalık bir kitap arıyordum, gözlüğümü de evde unuttuğum için bu yazılar daktilo ile yazılmış, çok küçük olduğundan okuyamıyorum, o nedenle işim uzun sürüyor.”

 

KB: Son dönemde en çok kullandığınız kütüphane hangisi?

İstanbul Atatürk Kitaplığı, İSAM Kütüphanesi ve İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi.

 

KB: İlk kütüphane deneyiminizden bugüne, farklı kütüphaneler görme ve deneyimleme fırsatı buldunuz. Bu süreçte kütüphanelere dair olumlu-olumsuz değişimleri değerlendirebilir misiniz?

Açıkçası son dönemlerde, özellikle 2010 ve sonrasındaki kütüphanecilik kültürünün gerek kullanıcılar gerekse de sağlayıcılar açısından hızlı ve güzel bir gelişim içerisinde olduğunu fark ediyorum. Kullanıcıların kütüphane kurallarına karşı duyarlılığının artması, kütüphanelerin modern, rahat ve ferah ortamlar olmaya başlaması sayabileceğim en önemli gelişmelerdir. Bunların dışında, özellikle dijitalleşmenin yaygınlaşması hem kullanıcılara hem de sağlayıcılara inanılmaz kolaylıklar ve zaman tasarrufları sağlamaktadır.

 

KB: Yurtdışındaki ve Türkiye’deki kütüphaneleri kıyaslayabilir misiniz?

Her ne kadar güzel ve hızlı bir gelişim içerisinde olsak da, maalesef Batılı ülkelerin kütüphanecilik anlayışları ve bilinçli kullanıcı olma konularında katetmemiz gereken oldukça ciddi bir yol var. Özellikle İngiltere, Almanya, İtalya ve Fransa gibi ülkelerin kütüphanelerini görme ve kullanma imkanım oldu. Buralarda denk geldiğim en önemli detay, kütüphanecilerin bir alanda uzmanlaşması (konu uzmanı) ve bu yetkinin dışına çıkmamasıdır. Bir diğer önemli nokta ise, kullanıcıların kurallara uyması ve son derece dikkatli davranmalarıdır.

 

KB: Türkiye’de bir kütüphane kurma fırsatınız olsaydı, nelere dikkat ederdiniz? Mesela konumu nerede olurdu?  

Eğer yaşadığım İstanbul’da kurmam gerekseydi, ilk olarak trafikten, ana caddelerden ve eğlence mekanlarından uzak olmasına, mümkünse tarihi bir konsept ya da yeşillikler içerisinde olmasına özen gösterirdim. Kuracağım kütüphanenin genelden öte, daha çok belirli bir alana hizmet eden ve o alanda yeterliliğini ispatlamak için gelişimini sürdürecek şekilde tasarlamaya gayret ederdim. Örneğin hemen hemen her konuya birkaç kaynağın bulunabileceği bir kütüphane olmaktansa, bir konuda yüzlerce yazılı, basılı veya görsel kaynakları barındırabilecek bir kütüphanenin oluşturulması üzerine çalışırdım.

 

KB: Türkiye’de ya da İstanbul’da verilen kütüphane eğitimlerini anlamlı ve yeterli buluyor musunuz? Deneme yanılma yoluyla mı öğrenilmeli?

Türkiye’de çok fazla kütüphane dolaşma fırsatım maalesef olmadı ama İstanbul’da hatırı sayılır bir tecrübeye sahip olduğumu söyleyebilirim. İstanbul’da verilen kütüphane eğitimleri yeterli olmamakla birlikte, eskiye nazaran son derece iyi bir yolda gelişim göstermektedir. Bu eğitimlerin daha da ilerleyeceği ve belirli bir standarda kavuşacağına inanıyorum.

 

KB: Kişisel kütüphanenizi nasıl oluşturmaya başladınız? Bu konuda ilham veren kimse oldu mu? Nelere dikkat ediyorsunuz ve önerileriniz neler olur?

Daha çok uzmanlaşmak ve merak ettiğim konular üzerine kaynaklar toplayarak oluşturmaya başladım. Bu konuda en büyük destekçim, bir kütüphaneci olarak eşimdir, benim bu konudaki başdanışmanım diyebilirim.

 

KB: Ödünç kitap veriyor musunuz?

Kendi çevremdeki insanlarla kitap alışverişlerinde bulunuyor ve elimden geldiğince onlara yardımcı olmaya çalışıyorum.

 

KB: Bir gün kişisel kütüphanenizi bağışlamayı düşünür müsünüz?

Neden olmasın.

 

KB: Akademik çalışmalarınızı yaparken kütüphaneyi nasıl kullanıyorsunuz? Belli bir metodunuz var mı, yoksa konuya göre her seferinde değişiklik gösteriyor mu?

Herhangi bir metodum yok, sadece ne istediğimi ve ne aramam gerektiğini, bulamadığım zaman ise hangi alternatifleri değerlendirmem gerektiğini önceden planlayarak kütüphanelere gidiyorum. Bu şekilde hem zamandan kazanıyor, hem de kütüphanede geçirmem gereken zamanı daha verimli kullanabiliyorum.


Hasan Pehlivan ile Kütüphaneler Üzerine’ için 2 yanıt

Yorum bırakın